A. Giriş
Tüzel kişiler, Türk hukukundaki ayrılık ilkesinin sonucu olarak, kendilerini oluşturan ortak ve organlardan bağımsız bir kişiliğe ve malvarlığına sahiptir. Bunun sonucu olarak, şirket ortaklarının tüzel kişiliğin borçlarından sorumlu olmaması veya sınırlı sorumlu olması durumu ortaya çıkmaktadır. Ancak hukukumuzdaki ayrılık ilkesinin şirket pay sahipleri tarafından dürüstlük kuralına aykırı şekilde kötüye niyetli kullanılması durumlarında, şirket alacaklılarına karşı tüzel kişi ile pay sahipleri arasında adeta bir perde oluşabilmektedir. Ülkemizde ve çeşitli ülkelerin hukuk sistemlerinde söz konusu hak kayıplarının önüne geçilmesi için doktrin çalışmaları ve Yargıtay kararları ile tüzel kişiliğin perdesinin kaldırılması teorisi geliştirilmiştir. Bu mekanizma sayesinde şirket ortakları şirketin borçlandırıcı işlemlerinden sorumlu tutularak tüzel kişiliğin arkasına saklanamayacağından, hakkaniyete aykırı durumlar engellenebilecektir.
B. Tüzel Kişiliğin Kaldırılmasının Mümkün Olduğu Haller
1. Öz Kaynak Yetersizliği
Bir şirkette faaliyet konusunun icra edebilmek için yeterli derecede sermaye ortaklar tarafından konmamış ve buna rağmen faaliyette bulunuluyorsa artık o şirketin ortakları tüzel kişiliğin sağladığı sınırlı sorumluluktan faydalanamayacaktır [i]. Bu durumda, pay sahiplerinin şirketin öz kaynak eksikliğini gidermeden üçüncü kişilerle borçlandırıcı işlemlere girerek alacaklıları zarara uğratmaları tüzel kişiliğinin perdesinin kaldırılarak kötü niyetli şirket ortaklarının sorumluluğuna gidilmesine yol açacaktır.
2. Mal Varlıklarının veya Ortakların Kişiliği ile Tüzel Kişiliğinin Birbirine Karışması
Mal varlığı ayrılığı ilkesine rağmen bazı durumlarda tüzel kişi ile şirket pay sahiplerin malvarlıkları veya alanları birbiri ile iç içe geçebilir ve üçüncü kişilerle yapılan hukuki işlemlerin kimin tarafından yapıldığı net olarak tespit edilemeyebilir. Şirket ve ortak arasında mal varlığı ayrımı var olmasına rağmen ortak bazı durumlarda üçüncü şahıslara karşı şirket ile malvarlığı ayrımı yokmuş gibi hareket edilebilir veya bu izlenim verilebilir. Bu durumda ve hangi malın ortaklara ait olduğu belirlenemediğinden; ortağın kendisi ile ortaklığının tüzel kişiliğini özdeşleştirmiş olduğu kabul edilir. Söz konusu durum uygulamada en çok karşımıza çıkan tüzel kişilik perdesinin kaldırılması halidir. Bu durumda hakkın kötüye kullanılması ve TMK madde 2. kapsamında dürüstlük kuralına aykırı davranılması koşulları aranmaz. Yargıtay kararlarından örnek verilecek olursa; Şirket ortaklarının kişisel malvarlıklarını şirketin malvarlığı olarak göstermesi veya şirketin faaliyet alanıyla ortakların faaliyet alanlarının birbirine karışması veya tüzel kişiliğe ait malların pay sahiplerine ücretsiz olarak satılması, devredilmesi.
3. Yabancı Yönetimi
Şirket ortağının, ortaklarının veya ortaklar grubunun sahip oldukları hakimiyeti şirket menfaatine yerine kendi veya şirket dışı üçüncü kişilerinin çıkarları doğrultusunda kullanması durumunda tüzel kişiliğin perdesinin kaldırılması mekanizmasına başvurulabilmektedir. Bu durumda, şirket ile şirkete hâkim olan topluluğun çıkarlarının çeliştiği bir durum söz konusudur. Belirtmekte fayda olacak ki, uygulamada, her hakimiyetin tüzel kişiliğin perdesini kaldırmaya yetecek düzeyde olduğu kabul edilmemiştir. Hakimiyetinin alacaklılarının zararına olacak şekilde gerçekleşmesi aranmıştır.
C. Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Yolları
1. Tüzel Kişilik Perdesinin Düz Kaldırılması
Mal varlığı ayrılığı ve sınırlı sorumluluk ilkeleri uygulanmayarak, tüzel kişinin gerçekleştirdiği borçlandırıcı işlemlerden şirket ortaklarının da kişisel olarak sorumlu tutulması durumudur.
2. Tüzel Kişilik Perdesinin Ters Kaldırılması
Şirket ortağının şahsi borçlarından ötürü söz konusu alacaklının/alacaklılarının tüzel kişilik perdesinin tersten kalması sonucu olarak doğrudan şirketin mal varlığına gidebilmesi yolunu ifade eder. Bu yöntem ile şirketinin diğer alacaklılarının zarara uğrama riski ortaya çıkabilecektir. Söz konusu olumsuz durumdan ötürü bu yöntemi Federal Alman Hukuku kabul etmemektedir.
3. Tüzel Kişilik Perdesinin Çapraz Kaldırılması
Şirketler topluluğunda yavru şirketlerin alacaklılarının, bu ilişkinin kötüye kullanılması hâlinde ana şirkete veya ana şirketin hâkimiyetinde olan başka bir yavru şirkete başvurabilmesi ve bu sebeple ana şirketin veya diğer yavru şirketin, asıl borçlu olan yavru şirketle birlikte alacaklılara karşı sorumlu tutulabilmesi tüzel kişilik perdesinin çapraz kaldırılması (Querdurchgriff) şeklinde ifade edilmektedir [ii]. Tüzel kişilik perdesinin çapraz kaldırılması yönteminin söz konusu olabilmesi için şirketler topluluğunda iktisadi bütünlük olması gerekir. Birbirinden farklı sektörlerde faaliyet gösteren büyük topluluk şirketlerinde iktisadi birlik olmayacağı için perdenin çapraz kaldırılması teorisi yöntemine başvurmak mümkün olmayacaktır.
D. Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi ve Organik Bağ Kavramı
Organik bağ ile tüzel kişiliğinin perdesinin kaldırılması kavramları birbirlerini tamamlayan kavramlar olduklarından zaman zaman karıştırılabilmektedirler. Bu iki kavram birbirinden ayrı iki hukuki olguyu ifade etmektedir. Organik bağ, bir tüzel kişinin borçlarının takibinin yapılabilmesi amacıyla takibinin esas alacaklısının, borçlu şirketinin belirli bir ölçüde bağa ve ilişkiye sahip olduğu diğer tüzel kişilere karşı da takibinin yapılabilmesini sağlayan hukuki bir kavramdır. Organik bağ kavramından söz edebilmemiz için iki ayrı şirket arasında belirli ilişkilerin vuku bulması gerekmektedir. Yargıtay bir kararında, organik bağ kavramını örnekler ile tanımlamıştır. Söz konusu kararda “Tüzel kişilik hakkının kötüye kullanılması, kanuna karşı hile, işçiye zarar verme (haklarının alınmasını engelleme), tarafta muvazaa (hizmeti kendisine verdiği halde başka bir kişiyi kayıtta işveren olarak gösterme) ve namı müstear yaklaşımı nedeni ile dolaylı temsil söz konusudur. Bu durumların söz konusu olduğu halde tüzel kişilik perdesinin aralanması sureti ile gerçek işveren veya organik bağ içinde olan tüm işverenler sorumlu tutulmaktadır. Organik bağ ise şirketlerin adresleri, faaliyet alanları, ortakları ve temsilcilerinin aynı olmasından, aralarındaki hukuki ilişkilerin tespitinden anlaşılır.” tanımlarına yer verilmiştir[iii]. Yine başka Yargıtay kararlarında organik bağa örnekler olarak; şirket sahiplerinin akraba olması, şirkette çalışan kişilerin önemli ölçüde aynı oluşu, faaliyet konularının aynı olması ve şirketlerin aynı adreste faaliyet göstermesi verilmiştir. Belirtmekte fayda olacak ki, Yargıtay her somut olaya özgü olacak şekilde organik bağ kavramının kıstaslarını farklı olarak değerlendirebilmektedir.
Her iki kavramın özünde dürüstlük kuralı uymamak ve hakkın kötüye kullanılması yasağı bulunmaktadır. Söz konusu kavramlar aynı bağlamda olup birbirini destekleseler de birbirlerinden ayrıldıkları husus; perdenin ters kaldırılması durumunda malvarlığı ayrılığı ve sınırlı sorumluluk ilkesinin kalkması sonucu şirket ortağın sorumluluğuna gidilebilirken, organik bağ kavramında ortakların birincil derecen malvarlığı sorumluluğuna gidilemez.
E. Sonuç
Tüzel kişiliklerin, malvarlığı ayrılığı ile kişi ayrılığı ve sınırlı sorumluluk ilkesi sonucu kendisini oluşturan pay sahiplerinden ayrı olarak bağımsız bir kişilikleri olsa da, bu ilkelerinin sağladığı imtiyazları dürüstlük kuralına aykırı ve kötü niyetle kullanarak alacaklıları zarara uğratan şirket ortaklarına karşı, tüzel kişiliğin perdesinin kaldırılması yöntemi ile birincil dereceden sorumluluğuna gidilebilecektir. Doktrin görüşleri ve Yargıtay kararları ile ortaya çıkan tüzel kişiliğin kaldırılması teorisi genel bir hukuki çözüm yolu olmayıp, TTK’de yer almayan hukuki olaylar söz konusu olduğunda istisnası olarak uygulanacaktır.
Tüzel kişilik, kişi ayrılığı ve malvarlığı ayrılığı ilkeleri kapsamında şirket ortaklarından bağımsız bir kişilik oluşturduğundan, ortakların üçüncü kişilerle yapacakları hukuki işlemlerde bu zihniyette hareket etmeleri gerekmektedir.
Detaylı bilgilendirme için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Kaynaklar:
[i] Tekinalp Ünal & Tekinalp Gülören, ‘’Perdeyi Kaldırma Teorisi’’, Prof. Dr. Reha Poroy’a Armağan, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul 1995, s.396
[ii] Weber, Rolf H., Schweizerisches Privatrecht, Zweiter Band Einleitung und Personenrecht, Vierter Teilband Juristische Personen, Basel 1998 (Herausgegeben von: Tercier, Pierre) s. 105, 189;
Kaplan, İbrahim, “Tüzel Kişiliğe Sahip Ticaret Ortaklıklarında Perdenin Kaldırılması Talepli Hukuki Sorumluluk Davaları”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, Yıl 2009, Cilt XXV, Sayı 4, s. 41, 43-44;
Yanlı, Veliye, Anonim Ortaklıklarda Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması ve Pay Sahiplerinin Ortaklık Alacaklılarına Karşı Sorumlu Kılınması, İstanbul 2000, s. 40;
Topaloğlu, Mustafa, “Sermaye Şirketlerinde Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması ve Bu Konuda Türk Ticaret Kanunu Tasarısında Getirilen Hükümler”, Prof. Dr. Fırat Öztan’a Armağan, II. Cilt, Ankara 2010, s. 2087;
Narçin Tosun, Zelal, “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması ve Şirketler Topluluğunda Sorumluluk Düzenlemeleriyle Karşılaştırılması”, Terazi Hukuk Dergisi, Mayıs 2015, Cilt 10, Sayı 105, s. 92;
Akıncı, Şahin, “Alacaklılardan Mal Kaçırmak İçin Kurulan Yeni Şirkete Müracaat İmkânı Bakımından; Muvazaa, Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması ile Organik Bağ Kavramlarının Elverişliliği ve Yargıtay Uygulamaları”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl 2019, Cilt 27, Sayı 3, s. 663;
Çamoğlu, Ersin, “Ticaret Ortaklıkları Bağlamında Perdenin Kaldırılması Kuramı ve Yargıtay Uygulaması”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, Yıl 2016, Cilt XXXII, Sayı 2, s. 11-12.
[iii] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2018/2125 E., 2018/20573 K. 14.11.2018 T.